TÜRKİYE’DE KİM, NEDEN DARBE
YAPAR?..
By Konuk Yazar on Dec 14, 2008 in CHP, DARBE, DEMOKRASİ
Yazar: Emre Er
Doğal seyrinde her üst yapı bir alt yapının sonucu olarak
ortaya çıkar. Bir üst yapı kurumu olan parlamento batı demokrasilerinde
burjuvanın iktidara ortak olmak için kullandığı bir araçtır. Çok sonradan
modernleşmeye çalışan Türkiye’de ise hiçbir sosyoekonomik alt yapısı olmaksızın
bürokrat sınıf tarafından kurulan parlamento yine aynı elit tarafından
kapatılagelmiştir.
Parlamentonun sosyoekonomik alt yapısı
Her üst yapı bir alt yapının sonucu olarak doğar. Üst yapı
siyasal sistem, yasalar, sanat, eğitim sistemi gibi toplumun yönetilmesinde ya
da şekillendirilmesinde kullanılan araçların tümüdür. Alt yapı ise üretim
araçlarının kim tarafından kontrol edildiğine bağlı olarak oluşur. Tarıma
dayalı feodal sistemde tarım alanlarına sahip olan derebeyler ekonomiyi
dolayısıyla da alt yapıyı kontrol eder. Böyle bir ekonomik sistemin sonucu da
beylerin kendi topraklarında tek egemen olmasıdır. Soylu sınıfının
egemenliğinin ortadan kalkması için öncelikle sahip olduğu üretim araçlarını
kaybetmesi ya da tarımdan daha fazla değer yaratan başka üretim araçlarının
ortaya çıkması gerekir.
Feodal yapıda üretim araçlarının el değiştirmesi gelişen
ticaret, sanayi ve finans sektörlerine soylu sınıfının dışındaki aktörlerin el
atması ile oldu. Aslında burada da garipsenecek bir durum yoktur. Gelecek
kaygısından uzak refah içinde yaşayan bir soyludan gelişmekte olan yeni
alanlara yatırım yapması beklenemez. Ancak hiçbir malı mülkü olmayan geleceği
soylunun dudaklarından çıkacak iki kelime ile kararabilecek köylüler, elbette ki
kendilerini kurtarmak için arayışlara gireceklerdi.
Tarım dışında yüksek gelir elde etmenin önü coğrafi
keşiflerle açıldı. Amerika kıtasının keşfedilmesi, deniz yolu ile Hindistan’a
kadar ulaşılması sayesinde Avrupa’ya değerli taşlar aktı. İspanyol denizcilerin
getirdiği bu taşlar İspanyol ekonomisini enflasyonla tanıştırıp krize
sürüklerken, parayı yatırımcı ile buluşturarak onu üretime kazandıran finans
sistemleri, Hollanda başta olmak üzere birçok ülkede gelişti. Tahmin edileceği
üzere finans kurumlarının sahipleri de soylular değildi. Teknolojik gelişmeler
sayesinde seri üretimin ortaya çıkması, makinelerin icat edilmesi ile bir başka
üretim aracı daha ortaya çıkmış oldu. Ticaretten ve finanstan kazanılan para bu
sefer sanayiye aktarılıyordu. Bu üç üretim aracı sayesinde gelişen burjuva
sınıfı asla tatmin olmuyordu; çünkü onun geleceğini garanti altına alacak tek
şey kazandığı parayı tekrar daha verimli bir şekilde yatırıma dönüştürmesiydi.
Yeni ortaya çıkan ve ekonomi içinde hakim duruma gelen üretim
araçlarını elinde bulunduran burjuva sınıfı siyasal mekanizmada da söz sahibi
olmak istedi. Devlet onun verdiği vergilerle yönetilirken bu vergilerin nereye
harcanacağı ona sorulmalıydı. Günümüzde bütçenin parlamentoda görüşülerek kabul
edilmesi işte böyle bir gelişmenin sonucudur. İngiliz kralı I. Charles 17.
asırda burjuva parlamentosunun vergi koyma ve devlet harcamaları hakkındaki
kararlarına uymayınca, iki taraf arasındaki savaşı Oliver Cromwell
komutasındaki burjuva ordusu kazandı. Kral yargılandı ve başı kesildi.
Burjuva sınıfı siyasete parlamento aracılığı ile katılmıştı.
Parlamentonun yetkileri her geçen gün daha da arttı. Bir süre sonra parlamento
içinden seçilen kabine sayesinde burjuva sınıfı kralın yasama yetkilerinden
sonra yürütme yetkilerine de ortak oldu. Baş kesme vakası etkili olmuş olacak
ki sonraki krallar yetki devrine bir daha çok sert muhalefet edemediler.
Türkiye’de parlamento
Türkiye’de parlamento bürokrat sınıfın padişaha dayatması
sonucu ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet döneminde parlamento bürokrat sınıfın
kurumu olmaya devam etmiş, onun meclisteki temsilcisi CHP uzun yıllar ülkeyi
yönetmiştir. Ancak 1946′da çok partili sisteme geçilmesiyle, 1950′den itibaren
kabinenin CHP dışında bir parti tarafından oluşturulması devletin üzerindeki
hakim bürokrat sınıfın parlamentoya olan bakışını değiştirmiştir. Bürokrat
sınıf açıkça dile getirmekten çekinse de köylü çoğunluğun seçtiği parlamento
fikrinden soğumuştur.
Demokrat Parti CHP’nin yarattığı burjuvazinin partisiydi;
ancak dayandığı sosyoekonomik sınıf çok zayıf olduğundan oylarının çoğunluğunu
sisteme tepkili köylüler oluşturmaktaydı. DP, tabanını modernize etmek için
kaynaklarını yoğun bir şekilde tarıma ayırsa da tarım burjuvazisi yaratmak o
kadar kolay değildi. Nitekim 27 Mayıs 1960′da darbe olduğunda İngiltere’dekinin
aksine Türkiye’de bu kez hakim sınıf henüz yeterince palazlanamamış burjuva
sınıfının başını kesiyordu. İngiltere’de olduğu gibi Türkiye’de de çatışmayı
kazanan taraf diğer tarafa korku salmış ve bu sayede bürokrat sınıf, devlet
kurumları üzerindeki egemenliğini günümüze kadar sürdürmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzü modernleşmeye dönük olduğu için
geçen zamanda ülkenin dış ticaret hacmi arttı, krizlere rağmen bankacılık
sistemi gelişti ve sanayi büyüdü. 1980′lerden başlayarak yapılan liberal
reformlar sayesinde devlet, üretim araçlarının kontrolünü özelleştirmeler
yoluyla burjuvaya bırakmaya başladı. Her özelleştirme bürokrat sınıfın üretim
araçları üzerindeki kontrolünün zayıflaması ve üst yapıyı şekillendirmesini
sağlayan gücünü yitirmesi manasına da gelir. Diğer yandan ticaret, finans,
sanayi burjuvazisi üretim araçları üzerindeki kontrolünü git gide artırmakta ve
dolayısıyla siyaset üzerinde daha talepkar olmaktadır. Büyük burjuvazi
temsilcisi TÜSİAD ile küçük burjuvazi temsilcisi TOBB’u her geçen gün kitle
iletişim araçlarında daha sık görmemizin nedeni de burada yatmaktadır.
Türkiye’de parlamento gerçek alt yapısına kavuşuyor. Bugün
alt yapıdaki el değiştirme hızla gerçekleşirken, onun üst yapıyı değiştirmek
için uyguladığı baskıya ve devlet kurumlarına hakim sınıfın buna tepkisine
şahit oluyoruz.
Hayat paylaşınca daha güzel...
***
SİZ KARAR VERİN.....
14 Yorum
Yazan: Murat Aygen
C.H.P, askeri darbelere, 12 Eylül 1980 darbesinin yegane
“mağdur”u S.Demirel kadar karşıdır. O dururken, darbecilerden, C.H.P veya bir
başkası hesap soracak değildir. “Darbe yanlısı” olmadığını kanıtlamak için Ufuk
Uras, Akın Birdal ve Fikri Sağlar’ı baş tacı etmek mi gerekiyor?
Yazan: Murat Aygen
Darbeler, ülke yönetimine, Amerikalılara (bırakın toprak
satmağı) tapulu arazisini hibe eden Ahmet Vefik Paşa fikriyatını hakim kılmak, üniversite
ve bürokrasiyi bu fikriyatı kavramaktan aciz kimselerden arındırmak, v.b.
maksatlarla yapılıyor olmasın?
Yazan: Seviyesiz, Gerçekten çok makul sebeplermiş. Keşke her
hafta darbe yapılsa.
Yazan: Eyyamcı, Ne sandın yavrum? rektörlerin, gazete
sahiplerinin, kitle partisi liderlerinin yap (a) madıkları “temizliği” darbeler
yapıyor..
Yazan:Emre Er
Murat Bey; Keşke darbecilerin bahsettiğiniz gibi ideolojik
bir hayat görüşleri olsaydı. Darbeciyi ideolojiden ziyade çıkar ortaklığı bir
araya getirir. Türkiye tarihi boyunca darbeler arasında benzer ideolojik
yaklaşımlara bu nedenle rastlamayız. 60 darbesi çok özgürlükçü bir anayasa
yaparken 82 anayasası devleti öne çıkarır.
Yazan: Murat Aygen
60 darbesi çok özgürlükçü bir anayasa yaparken, 82 anayasası
devleti öne çıkarır
Laf mı bu yani? Halkın hukukunu, halkın müktesebatını
(herkesin hayal hanesinde istediği anlamları yükleyebildiği muğlak bir kavram
olan) “kalkınma” önünde engel telakki eden TUSiADCI aydınlara özgürlük tanımak
yığınların özgürlüklerini kısıtlamaktır. Asıl özgürlükçü anayasa (cumokların
“siyaseti ayağa düşürdü” diyor olabilecekleri) 1982 anayasasıdır. Böyle
biline.. LA REPUBLIQUE N’A PAS BESOIN DE SAVANTS; ÇA IRA, ÇA IRA, LES
ARISTOCRATS A LA LANTERNE; ÇA IRA, ÇA IRA, . .
Yazan: Murat Aygen
Şu günlerde olmakta olan herneyse, mahiyeti şu haberle biraz
daha açıklığa kavuşmuş olmalı:
Bunun üstüne “Barış Gönüllüleri”nin gelmeleri de pek
muhtemeldir. 1960 ihtilalinden sonra Ankara Amerikalı akınına uğramıştı. 48
yıllık Kavaklıdere sakini olarak tanıklık ederim ki, her apartmanda en az bir
Amerikalı aile ikamet ederdi.
Yazan: Murat Aygen
Affedersin bazen sapıtıyorum, öyle saçma sapan lâf ediyorum,
İLKER BAŞBUĞ geldi kapatıyorum, “trust him” diyorsun telefonda sen; liderlik ne
kadar kolaymış meğer, Fuller’in kadrini bilseydik eğer, kim ne derse desin
çekmeğe değer, “trouble” diyorsun telefonda sen; bu gece misketi çaldırmaz
mıyım? ülkeyi ayağa kaldırmaz mıyım? sesini duyup da çıldırmaz mıyım? “be
quiet” diyorsun telefonda sen
Yazan: Murat Aygen
“Türkiye’de kim neden
darbe yapar?” El cevap:
Yani “bilim, bilim” diye azanları zapt-u rapt altına alamak
için NETEKiM. Mektubunda diyorsun ki “gel gayrı”, “Dönergeç” döner dönmez
ordayım
Yazan: Murat Aygen http://www.haberturk.com/haber.asp?id=132162&cat=110&dt=2009/03/04
yeni yeni c.t.sadıklar, sadıklar, sadıklar, . . cımbızlayın
ha eyi cımbızlayın, tsk’dan önce sayıştay özelleştirilmeli: “WELCOME Arthur
Andersen, WELCOME Price-Waterhouse-Cooper, WELCOME Peat-Marwick, WELCOME,
WELCOME . .” diye diye dilden oldum way way, baha baha gözden oldum, .
Yazan: Murat Aygen
My “WELCOME, WELCOME” cry is echoed in the “Kitap” annex of
the semi-official daily Cumhuriyet today. See the interview with “Doyen”
Certified Public Accountant Mr. Arman Manukyan in page 8. The public
authorities must then discharge its first-page columnist Mr. Balbay upon this
gesture.
Yazan: Baran Durmaz
Terör KISKACINDA TÜRKİYE OLİGARŞİ Mİ? DEMOKRASİ Mİ? “Terör kıskacında Türkiye, ismindende anlasıldığı üzere Türkiye;nin yakın Tarihine başka bir amaçla bakmayı amaçlıyor Terörü kendi kendi doğallığı içerisinde ortaya çıkmış bir ifade biçimi olarak değil de bir bir ülkeyi istenen istikamete doğru çekiştirmenin bir yönetimi olarak görünüyor ne zaman kendi kanatlarıyla uçmaya kalksa Türkiye rengi-kokusu ağırlığıyla Temel özellikleri değişse bile karşısına hep Terör çıkıyor bir ara “ideolojik” amaçla yapılırken ya da “mezhep çatışması” biçiminde kendini gösterirken daha sonra “etnik” bir havaya bürünüyor Terör Asala oluyor pkk oluyor… sonuç aynı Türkiyede hep ülkede darbe karşısına çıkan Türkler Terör yüzünden soruluyor GöLgEm & DmX SuNDU..!
Terör KISKACINDA TÜRKİYE OLİGARŞİ Mİ? DEMOKRASİ Mİ? “Terör kıskacında Türkiye, ismindende anlasıldığı üzere Türkiye;nin yakın Tarihine başka bir amaçla bakmayı amaçlıyor Terörü kendi kendi doğallığı içerisinde ortaya çıkmış bir ifade biçimi olarak değil de bir bir ülkeyi istenen istikamete doğru çekiştirmenin bir yönetimi olarak görünüyor ne zaman kendi kanatlarıyla uçmaya kalksa Türkiye rengi-kokusu ağırlığıyla Temel özellikleri değişse bile karşısına hep Terör çıkıyor bir ara “ideolojik” amaçla yapılırken ya da “mezhep çatışması” biçiminde kendini gösterirken daha sonra “etnik” bir havaya bürünüyor Terör Asala oluyor pkk oluyor… sonuç aynı Türkiyede hep ülkede darbe karşısına çıkan Türkler Terör yüzünden soruluyor GöLgEm & DmX SuNDU..!
Yazan:Şemsettin Bingöl
12 eylulu yasamadım ama sonucları hayatımı tum yonlerıyle
etkılıyor.yok ve benzerı tepeden ınme kurumlar hayatımızı egıtımden ışe sosyal
hayata kadar etkılemektedır.
Yazan:şemsettin
bingöl
12 Eylül 1980 askeri darbesinin gerekçeleri arasında ülkede
yaygınlaşan siyasi cinayetler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin birçok tur
ardından Cumhurbaşkanı’nı seçememesi ve 6 Eylül günü Konya’da Necmettin Erbakan
önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şerîat amaçlı bir kalkışma girişimi
olarak nitelediği Kudüs Mitingi gösterildi
ÖNEMLİ!...
Formun Üstü: Tüm
yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu
görüşlere katıldığımız anlamına gelmez. Hakaret içerse dahi bütün
yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum
kurallarına gözatın yine de.
Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine
bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)
Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır,
sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde
kalsın. Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları
iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.
Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik
olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi
ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize
bildiklerinizi. Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun.
Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî
yerinizi alın. Formun Altı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder