23 Kasım 2012 Cuma

TÜRKİYE’DE KİM, NEDEN DARBE YAPAR?..

TÜRKİYE’DE KİM, NEDEN DARBE YAPAR?..
By Konuk Yazar on Dec 14, 2008 in CHP, DARBE, DEMOKRASİ
Yazar: Emre Er
Doğal seyrinde her üst yapı bir alt yapının sonucu olarak ortaya çıkar. Bir üst yapı kurumu olan parlamento batı demokrasilerinde burjuvanın iktidara ortak olmak için kullandığı bir araçtır. Çok sonradan modernleşmeye çalışan Türkiye’de ise hiçbir sosyoekonomik alt yapısı olmaksızın bürokrat sınıf tarafından kurulan parlamento yine aynı elit tarafından kapatılagelmiştir.  
Parlamentonun sosyoekonomik alt yapısı 
Her üst yapı bir alt yapının sonucu olarak doğar. Üst yapı siyasal sistem, yasalar, sanat, eğitim sistemi gibi toplumun yönetilmesinde ya da şekillendirilmesinde kullanılan araçların tümüdür. Alt yapı ise üretim araçlarının kim tarafından kontrol edildiğine bağlı olarak oluşur. Tarıma dayalı feodal sistemde tarım alanlarına sahip olan derebeyler ekonomiyi dolayısıyla da alt yapıyı kontrol eder. Böyle bir ekonomik sistemin sonucu da beylerin kendi topraklarında tek egemen olmasıdır. Soylu sınıfının egemenliğinin ortadan kalkması için öncelikle sahip olduğu üretim araçlarını kaybetmesi ya da tarımdan daha fazla değer yaratan başka üretim araçlarının ortaya çıkması gerekir.  
Feodal yapıda üretim araçlarının el değiştirmesi gelişen ticaret, sanayi ve finans sektörlerine soylu sınıfının dışındaki aktörlerin el atması ile oldu. Aslında burada da garipsenecek bir durum yoktur. Gelecek kaygısından uzak refah içinde yaşayan bir soyludan gelişmekte olan yeni alanlara yatırım yapması beklenemez. Ancak hiçbir malı mülkü olmayan geleceği soylunun dudaklarından çıkacak iki kelime ile kararabilecek köylüler, elbette ki kendilerini kurtarmak için arayışlara gireceklerdi.  
Tarım dışında yüksek gelir elde etmenin önü coğrafi keşiflerle açıldı. Amerika kıtasının keşfedilmesi, deniz yolu ile Hindistan’a kadar ulaşılması sayesinde Avrupa’ya değerli taşlar aktı. İspanyol denizcilerin getirdiği bu taşlar İspanyol ekonomisini enflasyonla tanıştırıp krize sürüklerken, parayı yatırımcı ile buluşturarak onu üretime kazandıran finans sistemleri, Hollanda başta olmak üzere birçok ülkede gelişti. Tahmin edileceği üzere finans kurumlarının sahipleri de soylular değildi. Teknolojik gelişmeler sayesinde seri üretimin ortaya çıkması, makinelerin icat edilmesi ile bir başka üretim aracı daha ortaya çıkmış oldu. Ticaretten ve finanstan kazanılan para bu sefer sanayiye aktarılıyordu. Bu üç üretim aracı sayesinde gelişen burjuva sınıfı asla tatmin olmuyordu; çünkü onun geleceğini garanti altına alacak tek şey kazandığı parayı tekrar daha verimli bir şekilde yatırıma dönüştürmesiydi.  
Yeni ortaya çıkan ve ekonomi içinde hakim duruma gelen üretim araçlarını elinde bulunduran burjuva sınıfı siyasal mekanizmada da söz sahibi olmak istedi. Devlet onun verdiği vergilerle yönetilirken bu vergilerin nereye harcanacağı ona sorulmalıydı. Günümüzde bütçenin parlamentoda görüşülerek kabul edilmesi işte böyle bir gelişmenin sonucudur. İngiliz kralı I. Charles 17. asırda burjuva parlamentosunun vergi koyma ve devlet harcamaları hakkındaki kararlarına uymayınca, iki taraf arasındaki savaşı Oliver Cromwell komutasındaki burjuva ordusu kazandı. Kral yargılandı ve başı kesildi.  
Burjuva sınıfı siyasete parlamento aracılığı ile katılmıştı. Parlamentonun yetkileri her geçen gün daha da arttı. Bir süre sonra parlamento içinden seçilen kabine sayesinde burjuva sınıfı kralın yasama yetkilerinden sonra yürütme yetkilerine de ortak oldu. Baş kesme vakası etkili olmuş olacak ki sonraki krallar yetki devrine bir daha çok sert muhalefet edemediler. 
Türkiye’de parlamento 
Türkiye’de parlamento bürokrat sınıfın padişaha dayatması sonucu ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet döneminde parlamento bürokrat sınıfın kurumu olmaya devam etmiş, onun meclisteki temsilcisi CHP uzun yıllar ülkeyi yönetmiştir. Ancak 1946′da çok partili sisteme geçilmesiyle, 1950′den itibaren kabinenin CHP dışında bir parti tarafından oluşturulması devletin üzerindeki hakim bürokrat sınıfın parlamentoya olan bakışını değiştirmiştir. Bürokrat sınıf açıkça dile getirmekten çekinse de köylü çoğunluğun seçtiği parlamento fikrinden soğumuştur. 
Demokrat Parti CHP’nin yarattığı burjuvazinin partisiydi; ancak dayandığı sosyoekonomik sınıf çok zayıf olduğundan oylarının çoğunluğunu sisteme tepkili köylüler oluşturmaktaydı. DP, tabanını modernize etmek için kaynaklarını yoğun bir şekilde tarıma ayırsa da tarım burjuvazisi yaratmak o kadar kolay değildi. Nitekim 27 Mayıs 1960′da darbe olduğunda İngiltere’dekinin aksine Türkiye’de bu kez hakim sınıf henüz yeterince palazlanamamış burjuva sınıfının başını kesiyordu. İngiltere’de olduğu gibi Türkiye’de de çatışmayı kazanan taraf diğer tarafa korku salmış ve bu sayede bürokrat sınıf, devlet kurumları üzerindeki egemenliğini günümüze kadar sürdürmüştür.  
Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzü modernleşmeye dönük olduğu için geçen zamanda ülkenin dış ticaret hacmi arttı, krizlere rağmen bankacılık sistemi gelişti ve sanayi büyüdü. 1980′lerden başlayarak yapılan liberal reformlar sayesinde devlet, üretim araçlarının kontrolünü özelleştirmeler yoluyla burjuvaya bırakmaya başladı. Her özelleştirme bürokrat sınıfın üretim araçları üzerindeki kontrolünün zayıflaması ve üst yapıyı şekillendirmesini sağlayan gücünü yitirmesi manasına da gelir. Diğer yandan ticaret, finans, sanayi burjuvazisi üretim araçları üzerindeki kontrolünü git gide artırmakta ve dolayısıyla siyaset üzerinde daha talepkar olmaktadır. Büyük burjuvazi temsilcisi TÜSİAD ile küçük burjuvazi temsilcisi TOBB’u her geçen gün kitle iletişim araçlarında daha sık görmemizin nedeni de burada yatmaktadır.  
Türkiye’de parlamento gerçek alt yapısına kavuşuyor. Bugün alt yapıdaki el değiştirme hızla gerçekleşirken, onun üst yapıyı değiştirmek için uyguladığı baskıya ve devlet kurumlarına hakim sınıfın buna tepkisine şahit oluyoruz. 
Hayat paylaşınca daha güzel...
***
SİZ KARAR VERİN.....
14 Yorum
Yazan: Murat Aygen 
C.H.P, askeri darbelere, 12 Eylül 1980 darbesinin yegane “mağdur”u S.Demirel kadar karşıdır. O dururken, darbecilerden, C.H.P veya bir başkası hesap soracak değildir. “Darbe yanlısı” olmadığını kanıtlamak için Ufuk Uras, Akın Birdal ve Fikri Sağlar’ı baş tacı etmek mi gerekiyor?
Yazan: Murat Aygen 
Darbeler, ülke yönetimine, Amerikalılara (bırakın toprak satmağı) tapulu arazisini hibe eden Ahmet Vefik Paşa fikriyatını hakim kılmak, üniversite ve bürokrasiyi bu fikriyatı kavramaktan aciz kimselerden arındırmak, v.b. maksatlarla yapılıyor olmasın?
Yazan: Seviyesiz, Gerçekten çok makul sebeplermiş. Keşke her hafta darbe yapılsa.
Yazan: Eyyamcı, Ne sandın yavrum? rektörlerin, gazete sahiplerinin, kitle partisi liderlerinin yap (a) madıkları “temizliği” darbeler yapıyor..
Yazan:Emre Er 
Murat Bey; Keşke darbecilerin bahsettiğiniz gibi ideolojik bir hayat görüşleri olsaydı. Darbeciyi ideolojiden ziyade çıkar ortaklığı bir araya getirir. Türkiye tarihi boyunca darbeler arasında benzer ideolojik yaklaşımlara bu nedenle rastlamayız. 60 darbesi çok özgürlükçü bir anayasa yaparken 82 anayasası devleti öne çıkarır.
Yazan: Murat Aygen 
60 darbesi çok özgürlükçü bir anayasa yaparken, 82 anayasası devleti öne çıkarır
Laf mı bu yani? Halkın hukukunu, halkın müktesebatını (herkesin hayal hanesinde istediği anlamları yükleyebildiği muğlak bir kavram olan) “kalkınma” önünde engel telakki eden TUSiADCI aydınlara özgürlük tanımak yığınların özgürlüklerini kısıtlamaktır. Asıl özgürlükçü anayasa (cumokların “siyaseti ayağa düşürdü” diyor olabilecekleri) 1982 anayasasıdır. Böyle biline.. LA REPUBLIQUE N’A PAS BESOIN DE SAVANTS; ÇA IRA, ÇA IRA, LES ARISTOCRATS A LA LANTERNE; ÇA IRA, ÇA IRA, . .
Yazan: Murat Aygen 
Şu günlerde olmakta olan herneyse, mahiyeti şu haberle biraz daha açıklığa kavuşmuş olmalı:
Bunun üstüne “Barış Gönüllüleri”nin gelmeleri de pek muhtemeldir. 1960 ihtilalinden sonra Ankara Amerikalı akınına uğramıştı. 48 yıllık Kavaklıdere sakini olarak tanıklık ederim ki, her apartmanda en az bir Amerikalı aile ikamet ederdi.
Yazan: Murat Aygen 
Affedersin bazen sapıtıyorum, öyle saçma sapan lâf ediyorum, İLKER BAŞBUĞ geldi kapatıyorum, “trust him” diyorsun telefonda sen; liderlik ne kadar kolaymış meğer, Fuller’in kadrini bilseydik eğer, kim ne derse desin çekmeğe değer, “trouble” diyorsun telefonda sen; bu gece misketi çaldırmaz mıyım? ülkeyi ayağa kaldırmaz mıyım? sesini duyup da çıldırmaz mıyım? “be quiet” diyorsun telefonda sen 
Yazan: Murat Aygen 
 “Türkiye’de kim neden darbe yapar?” El cevap:
Yani “bilim, bilim” diye azanları zapt-u rapt altına alamak için NETEKiM. Mektubunda diyorsun ki “gel gayrı”, “Dönergeç” döner dönmez ordayım 
yeni yeni c.t.sadıklar, sadıklar, sadıklar, . . cımbızlayın ha eyi cımbızlayın, tsk’dan önce sayıştay özelleştirilmeli: “WELCOME Arthur Andersen, WELCOME Price-Waterhouse-Cooper, WELCOME Peat-Marwick, WELCOME, WELCOME . .” diye diye dilden oldum way way, baha baha gözden oldum, . 
Yazan: Murat Aygen 
My “WELCOME, WELCOME” cry is echoed in the “Kitap” annex of the semi-official daily Cumhuriyet today. See the interview with “Doyen” Certified Public Accountant Mr. Arman Manukyan in page 8. The public authorities must then discharge its first-page columnist Mr. Balbay upon this gesture.
Yazan: Baran Durmaz
Terör KISKACINDA TÜRKİYE OLİGARŞİ Mİ? DEMOKRASİ Mİ? “Terör kıskacında Türkiye, ismindende anlasıldığı üzere Türkiye;nin yakın Tarihine başka bir amaçla bakmayı amaçlıyor Terörü kendi kendi doğallığı içerisinde ortaya çıkmış bir ifade biçimi olarak değil de bir bir ülkeyi istenen istikamete doğru çekiştirmenin bir yönetimi olarak görünüyor ne zaman kendi kanatlarıyla uçmaya kalksa Türkiye rengi-kokusu ağırlığıyla Temel özellikleri değişse bile karşısına hep Terör çıkıyor bir ara “ideolojik” amaçla yapılırken ya da “mezhep çatışması” biçiminde kendini gösterirken daha sonra “etnik” bir havaya bürünüyor Terör Asala oluyor pkk oluyor… sonuç aynı Türkiyede hep ülkede darbe karşısına çıkan Türkler Terör yüzünden soruluyor GöLgEm & DmX SuNDU..!
Yazan:Şemsettin Bingöl 
12 eylulu yasamadım ama sonucları hayatımı tum yonlerıyle etkılıyor.yok ve benzerı tepeden ınme kurumlar hayatımızı egıtımden ışe sosyal hayata kadar etkılemektedır.
Yazan:şemsettin bingöl 
12 Eylül 1980 askeri darbesinin gerekçeleri arasında ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin birçok tur ardından Cumhurbaşkanı’nı seçememesi ve 6 Eylül günü Konya’da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şerîat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelediği Kudüs Mitingi gösterildi
ÖNEMLİ!...
Formun Üstü: Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez. Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.
Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)
Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın. Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.
Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi. Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın. Formun Altı

17 Kasım 2012 Cumartesi

CHP'li Hurşit Güneş Açıkladı...

O Para Nereye Gidiyor?  CHP'li Güneş Açıkladı: Örtülü Ödenek Harcamaları Olağanüstü Rakamlara Ulaştı!
(a.a) 12 Kasım 2012 - 15:13
CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş, örtülü ödeneğin olağanüstü rakamlara ulaştığını ileri sürerek, ”Başbakan bunun açıklamasını, kamuoyunu rahatlatacak şekilde yapmalıdır” dedi.
Güneş, düzenlediği basın toplantısında, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda örtülü ödenekle ilgili düzenlemelerin de yer aldığını belirterek, yasada, örtülü ödeneğin ”kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri, devletin itibarının gerekleri” için kullanılabileceği, ayrıca genel bütçenin binde beşini geçemeyeceği sınırlamasının bulunduğunu anlattı.
Örtülü ödeneğin, bütçede ”gizli hizmet giderleri” altında yer aldığını hatırlatan Güneş, ”2005 yılında gizli hizmet giderleri 85 milyon lira iken, 2011 yılında 391 milyon liraya çıkmış. Bu nasıl çıktı, niye çıktı, nereye harcandı, ne oluyor? Rakam buraya çıkınca, Türkiye iç savaşta mı başka ülkeyle savaşta mı endişesi duymak zorundayız. Eylül sonuna kadar 9 ayda 870 milyon para harcanmış. Olağanüstü bir rakam... Yasadaki binde beş sınırı geçilmiş değil. Ama bu sınır, Cumhuriyet tarihinde ilk kez çok yüksek bir seviyeye geldi” dedi.
Güvenlik mal ve hizmet alımlarında da olağanüstü artış olduğunu ileri süren Güneş, şöyle konuştu:
”2012 yılı için 1,5 milyar liralık ödenek ayrılırken, ilk 9 ay itibarıyla 2 milyar liranın üstünde harcama yapılmış. Burada gizlenmiş bir kalem var. Başka bir yerde de örtülü ödenek olarak gizlenmiş kalem var. Biz bunun hesabını sormak zorundayız. Örtülü ödenek ilk 9 ayda MİT’in bütçesini geçmiş vaziyette. Kepazeliğe bakın. Başbakanlığın bütçesine yaklaşmak üzere. Önemli bakanlıkların bütçesini geçecek örtülü ödenek olabilir mi? Bu, önemli siyasi
sonuçları çıkacak bir konu. Önümüzdeki yıllarda da sürecek bir konu...AKP iktidarı devrildiğinde başına bela olacak bir konu. Kimse bana TSK’nın silahlarını, uçakları, tankları aldık demesin, Milli Savunma Bakanlığı’nın bütçesi ortada. O değil. Bu ne, bunun altında siyaset mi, Suriye mi, başka türlü ilişkiler mi var? Bu rahatsız edeci bir durumdur. CHPolarak bunun peşinde olacağız. Başbakan bunun açıklamasını, ayrıntı düzeyinde olmasa bile bizi,
kamuoyunu rahatlatacak şekilde yapmalıdır.”
Güneş, ”Öngörünüz ne?” sorusuna, ulusal güvenilik ve ulusal çıkarın dışında bir örtülü ödenek harcamasının kabul edilemeyeceğini belirterek, ”Bu kadar büyük rakam yapacaksınız, bunun hesabını vermeyeceksiniz, bu olmaz. Başka ülkeyle savaşa girdiğinde bile sınır var. Türkiye savaş durumunda değil ama kanundaki sınıra yaklaşıyor. Kabataslak bir tahmin olur ama ben Katar ile Suudi Arabistan’ın yanı sıra Türkiye’nin de Suriye’deki muhaliflere çok ciddi silah yardımı yaptığını düşünüyorum. Ama yanılıyor olabilirim. Çünkü örtülü ödenek...” karşılığını verdi.
Güneş, idamla ilgili soruya karşılık, CHP olarak her türlü idama karşı olduklarını belirterek, ”Ağırlaştırılmış müebbet hapis olması gerekir. Öcalan’ın tecrit dahil ağırlaştırılmış müebbet hapsinin değiştirilmesini istemem. Bir insanın yaşamının doğal yollardan son bulmasını arzu ederim. Devletin bir insana verebileceği en büyük ceza, bir daha özgürlüğe kavuşamamasıdır. İdam bir kurtuluştur, onun için müebbet hapis adil ve insani bir cezadır” dedi.
(Etiketler : Hurşit Güneş, CHP, örtülü ödenek, Başbakan Erdoğan) 
YORUMLAR:
 Toplam 4 yorum var, 4 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
Misafir: MURAT AYGEN 
"Kapitalist" kod-adlı örtülü ödenek mûtemetlerinden hiç söz eden yok. 
1960'lı yıllarda Sovyetler Birliği'nde böyle örtülü ödenek mutemetleri (Kızıl milyarderler) türemişti. Aralarında Türkler de vardı. IMF kapıya dayandığında sokağa dökülecek profesyonel devrimcileri (!) böyle "kapitalistler" (!!) beslerler. 
Dinsizin hakkından imansız, “kapitalist” kod-adlı örtülü ödenek mûtemetlerinin besledikleri profesyonel devrimcilerin hakkından da (yurtdışı) petrol rezervi yeddieminleri gelir. 
İnadına Y.Ö.K.! Murat AYGEN

Misafir
13 Kasım 2012 Salı 09:02
Örtülü ödenek olmasa başarılı ve yıldız dış politikamızı nasıl yürüteceğiz? Baksanıza bölgemizden bütün ülkeler ağzımızın içine bakıyor. Bu örtülü ödenekler nereye gidiyor, Libya'ya bavulla para vermiştik. Sonrakiler nereye gitti?

Misafir
13 Kasım 2012 Salı 00:03
ohooooo. bay güneş ve muhalefet uyanmış. akp liler örtülü ödenekten gemicik filolarını da kurdular, pırlanta mağazalar zincirini de. hem daha neler neler. tabi ayrıca BOP un çok önemli unsuru olan müslüman biraderler de desteklendi.

Misafir
12 Kasım 2012 Pazartesi 17:31
gemiciklere,yandaşlara
***
http://www.turktime.com/haber/O-Para-Nereye-Gidiyor/199218/